İlk olarak 70’li yılarda Afrika’da görülen maymun çiçeği virüsünün (monkeypox) Kasım 2021’de ilk kez Afrika dışı bir ülkede, ABD’de ortaya çıkmasının ardından, tüm dünya yeni salgın mı geliyor endişesiyle sarsıldı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), hastalıkla ilgili başlarda endişe verici boyutta bir salgının söz konusu olmadığını açıkladı. Ancak 9 aylık sürede virüs, 78 ülkede 18 binden fazla kişiye bulaştı. DSÖ Başkanı Tedros Ghebreyesus, birkaç gün önce yaptığı açıklamada, vakaların yüzde 70’den fazlasının Avrupa’da, yüzde 25’inin ABD’de görüldüğünü, hastaların yaklaşık yüzde 10’unda ise hastaneye yatış gerektiğini kaydetti ve maymun çiçeği ile ilgili “küresel acil durum” ilan edildi. Vaka sayılarının hızla arttığı ABD’deki Kaliforniya eyaletinin San Fransisco bölgesi ile New York eyaletinde de önceki gün “halk sağlığı acil durumu” ilan edildi.
Maymun çiçeğinden Afrika dışındaki ilk ölüm ise önceki gün Brezilya ve İspanya’dan bildirildi. Geçtiğimiz Haziran ayında İngiltere’nin başkenti Londra’da maymun çiçeği teşhisi alan Türk hasta Harun Tulunay, yaşadığı hastalık deneyimini sosyal medyasından açıkça paylaşan Avrupa’daki ilk hasta oldu. Tulunay’ın bu açıklamaları, Birleşmiş Milletler (BM) ve DSÖ’nün resmi sitelerinde de paylaşıldı. Bir anda dünyanın gündemine oturan Tulunay, yaşadıklarını Demirören Haber Ajansı’na anlattı.
DÜNYANIN EN KORKTUĞU ÜÇ VİRÜSÜ DE YENDİ
Tulunay, 2015’de İngiltere’ye yerleştiğini, 2016 yılının Haziran ayında HIV teşhisi aldığını kaydederek pandemi döneminde de Kovid’e yakalandığını anlattı ve maymun çiçeği teşhisiyle ilgili tecrübesini ise şu şekilde özetledi:
“Bu yıl, yine Haziran ayında, (12’si 13’ü civarıydı) yüksek ateş ve aşırı üşüme, titreme, ter boşalması, lenf bezlerimde şişme ile hastalandım. Önce Kovid olduğumu sandım çünkü bütün viral enfeksiyonlar hemen hemen aynı belirtilerle başlıyor. Ama 4-5 tane test yaptırdım, hepsi negatif çıktı. Üşüttüğümü ya da ağır bir grip geçirdiğimi düşündüm. Bir haftayı geçmesine rağmen ateşim düşmedi, aksine 40 dereceye kadar yükseldi. Acil servisi aradım, durumumu izlememi, daha da ağırlaşırsam tekrar aramamı söylediler. Tabii ki bu benim maymun çiçeği tanısı almamı geciktirdi. Birkaç gün sonra sadece burnumda, küçük bir lezyon ortaya çıktı. Kollarımdaki kızarıklıklar yüksek ateşten sanıldığı ve vücudumda yaygın lezyon olmadığı için, kimsenin aklına maymun çiçeği gelmedi. Sürekli başka bir enfeksiyon arandı. Hatta acilde, bademcik iltihabı olduğu düşünülerek penisilin (antibiyotik) verildi. İki hafta sürdü bu süreç. Artık tükürüğümü dahi yutamayacak hale gelince hastaneye yatırdılar. 3 gün sonra da test sonucum pozitif geldi ve tedavime başlandı.”
“GERÇEKTEN ÜRKÜTÜCÜ BİR DURUMDU”
İlk kez 30 yıl önce görülmüş ve şu andaki etkilerinin nasıl olduğu tam olarak kestirilemeyen bir hastalıkla, Royal Free London Hospital’da bir odada tek başına karantinaya girmek zorunda olmanın çok büyük bir travma yarattığına da değinen Tulunay, hastanede geçirdiği 11 gün boyunca yaşadığı duyguları ise şöyle anlattı:
“Dört duvar bir hastane odası, camı bile açılmıyor. Doktorlar içeriye girerken hazmat süit (hazardous materials suit, yüksek korunma tulumları) giyiyor, giriş çıkışta sizin dokunduğunuz hiçbir şeye dokunulmuyor, odanıza giren hiçbir şey tekrar dışarı çıkamıyor. Siz zaten dışarı çıkamıyorsunuz, yanınıza kimse giremiyor. Tek gördüğünüz şey doktorlarınızın o koruma tulumları içindeki iki gözü. Tabii ki ürkütücü bir durum. O günlerde buradaki (Türkiye’deki) arkadaşlarımı arayıp ağlıyordum, acaba ölüyor muyum ben? Hiçbir şey iyiye gitmiyor, ne oluyor diye aşırı bir endişe hali yaşıyordum.”
ÖNCE HIV TEŞHİSİ ALDI SONRA KOVİD OLDU “EN KÖTÜSÜ BUYDU” DEDİ
HIV pozitif teşhisi alması da dahil, yaşadığı hiçbir deneyimin buna benzemediğini vurgulayan Tulunay, hastalığın yarattığı belirsizlik yeterince kötüyken, bir de üstüne damgalanarak yaşamanın çok daha sarsıcı olduğuna dikkat çekerek, “HIV’e yakalandığım zaman semptomsuzdum, tedaviye başlandı ve hiçbir yan etkisi olmadan viral yüküm sıfırlandı, çok şükür bulaştırıcılığım bitti. İki kere Kovid geçirdim. Aşılarım sayesinde hafif geçti. Onlarda bu kadar korkmamıştım. Maymun çiçeğinde hastaneden çıktıktan sonra bütün lezyonlar yok olana kadar evinizde kapalı kalmak zorundasınız. Bunun ne kadar süreceği de belli değil. Hani Kovid’de 10-14 gün diyorduk örneğin. Bütün o belirsizlikler, psikolojik olarak acayip yıprattı. Ama en çok da hastalık deneyimimi paylaştıktan sonra (sosyal medyada) insanlardan gelen negatif tepkiler yıpratıcı oldu. İngiltere’de bir HIV derneğinde eğitim koordinatörü olarak çalışıyorum. İnsanlar ne yazık ki HIV konusunda da 30-40 yıl önceki bilgilerle, o ‘AIDS’e dönmüş’ HIV vakalarında kaldıkları için, HIV’e de hala damgalama ile yaklaşıyorlar. HIV sadece eşcinsellerin hastalığı sanılıyordu ama bugün heteroseksüeller arasında daha fazla yayıldığı kanıtlandı. Şimdi maymun çiçeğinde de aynı damgalamaları görüyoruz ne yazık ki. Oysa bu hastalıkla ilgili çok fazla yanlış bilgi yayıldı” dedi.
“UZUN SÜRE DANS ETTİĞİNİZ BİRİNDEN DE BULAŞABİLİR”
Hastanede yattığı günlerde yaptığı paylaşımlar sonrası DSÖ başkanının hastalıkla ilgili deneyimlerini anlatanlara teşekkür ettiğine dair bir açıklama yayınladığını da anlatan Tulunay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Geçtiğimiz günlerde de hastalığın bulaş yollarına dair yeni bir açıklama yayınladı DSÖ tarafından, yan yana uzun süre dans ettiğiniz insanlardan bile bulaşabilir dendi. Bu hastalıkla ilgili deneyimlerini sosyal medyada açıkça anlatan Avrupa’daki ilk hasta da ben olduğum için, bu deneyimimi hastanede çektiğim fotoğraflarım ve videolarımla beraber bütün dünya ülkeleri ile paylaşmak istediklerini ve bunları kullanarak bir farkındalık kampanyası yapmak istediklerini ilettiler. Memnuniyetle kabul ettim ve bir anda hastalık temsilcisi gibi bir konuma oturmuş oldum.”
“DAMGALANMA KORKUSU VİRÜSTEN DAHA TEHLİKELİ”
Damgalanma korkusunun, virüsün daha da hızlı yayılmasına neden olduğuna da değinen Tulunay, her kesim için doğru bilgilendirmenin önemine değindi ve önemli bir çağrıda bulundu:
“İnsanların çoğu belki de lezyonları görüyor ama damgalanacağını düşündükleri için korkuyor, doktora gitmiyor. Ya da sadece eşcinsel bireylerde olduğunu düşündükleri için kendilerine kondurmuyorlar. Farkında olmadan bulaştırmaya devam ediyorlar. Ne yazık ki ben daha bugün İstanbul’da bir dermatoloji uzmanına gittim ve muayenenin ortasında beni haberlerden hatırladığı için muayeneyi kesip (hastalık bulaştıracağımı düşünerek) klinikten çıkardı. Her şeyin daha bu kadar başındayken, durdurabileceğimiz, tedavisi dahi olan bir hastalığı, damgalanma yüzünden, insanları korkutarak daha kötü bir hale getireceğimizden çok endişeliyim. Önlem alınmazsa, sağlık sistemini çok ciddi yükler getirebilecek durumda. Bu konuda Sağlık Bakanlığı ve devlet yetkililerinin bir an önce hem halkı hem de özellikle acil hekimlerini, aile hekimlerini doğru bir şekilde bilgilendirmeleri gerekiyor ki böyle belirtilerle gelen kişilere maymun çiçeği testi de yapılsın. Ayrıca aşısı da var ve bir an önce aşı siparişinin verilmesi, risk gruplarına dağıtımının yapılması gerekiyor.”
“BULAŞTIRICILIK SÜRESİ NET DEĞİL”
Hastalığın bulaştırıcılık süresinin de ancak vücuttaki lezyonların iyileşmesiyle sona erdiğini vurgulayan Harun Tulunay, “Eğer vücudunuzda kabuklu yaralar, su toplamış bölgeler hala duruyorsa, hala bulaştırıcılığınız var demektir. Ne kadar süreceği tamamen sizin bünyenize bağlı. 2 hafta da olabilir, 1 ay da. Benim için 2,5 hafta sürdü. Ben hastalığı evimde kalan bir arkadaşımla kullandığımız ortak eşyalardan kaptığımı düşünüyorum. Burnumdaki lezyon dışında vücudumun hiçbir yerinde lezyon yoktu. Boğazım kötüleşti sadece. Şu yanlış anlamayı düzeltmeyi çok isterim. Sadece cinsel yolla bulaşan bir hastalık değil maymun çiçeği. Şimdiye kadar daha çok Afrika’da görülüyordu cinsiyet fark etmeksizin. Şu anda dünyaya baktığınızda örneğin Amerika’da 14-15’e yakın ev kadınına bulaştığı biliniyor. Hamile kadınlara bulaştığı açıklandı, çocuklarda ortaya çıktı. Dünya çapında 18 bin vaka var ve her 5 günde bir açıklanan sayılar da artıyor. Demek ki bu, herkesi etkileyebilecek bir hastalık. Ama insanlara sürekli yanlış bilgilendirmeler yapıldı başlarda. Sadece eşcinsel bireyleri etkiliyor, belli bir kesim arasında çok sık görülüyor şeklinde. Bu da diğer insanların korunmamasına, hatta belki çocuklarına, eşlerine, daha risk grubu altındaki insanlara bulaştırmasına sebep oldu” diyerek sözlerini noktaladı.
Bir yanıt bırakın