Çölyak ile ilgili sık sorulanlar

Dünya çapında her 100 kişiden birinin çölyak ile mücadele ettiğini biliyor musunuz? Ancak doğru tanı oranı ise yalnızca yüzde 30, pek çok birey bu hastalığa sahip olduğunu bilmeden yaşamını sürdürüyor. Çölyak hastalığı, buğday, arpa ve çavdar gibi tahıllarda bulunan glüten isimli proteine karşı duyarlılık sonucu otoimmün gelişen bir hastalık. Genetik yatkınlık, çevresel faktörler, değişen bağırsak mikrobiyotası ve immünolojik faktörler burada söz sahibi. 

9 Mayıs Dünya Çölyak Günü iken en sık aldığım sorularla glüten ve çölyak dosyasını bir kez daha konuşalım istedim. 

Glüten hassasiyeti ile arasındaki fark 

Çölyak hastalığı otoimmün bir hastalık iken bu bireylerin diyetlerinden glüteni tamamen çıkarmaları sağlık açısından önemlidir. Eğer ortada buğday ürünlerine alerji söz konusu ise buğday tüketmek otoimmün bir reaksiyona sebep olabilir. Bu durum, IgE denilen antikorların ya da diğer bağışıklık sistemi belirteçlerinin ölçümü ile tespit edilir. Bireyler, çok küçük miktarda glütene dahi duyarlıdır. 

Glüten intoleransı ise çölyak hastalığından farklı olarak yiyecekleri sindirmek için gerekli olan enzimlerin eksikliğinden kaynaklanır ve vücutta inflamasyona sebep olur. Teşhisi daha zor iken semptomları kendini yavaş yavaş belli eder. Bu bireyler, glütensiz beslendiklerinde kendilerini daha iyi hissederler. En sık görülen belirtilere ishal, kabızlık, beyin sisi, şişkinlik, baş ağrısı, anksiyete ve yorgunluk örnek verilebilir. Yapılan araştırmalara göre çölyak olmayan gluten hassasiyeti (NCGS) prevalansı küresel olarak yüzde 0.6-13 arasında ve bozulan bağırsak mikrobiyotası ile bu oranın artacağı tahmin ediliyor. 

Her ürün sağlıklı mı?  

Bu soruyu danışanlarımdan ve yakın çevremden çok sık alıyorum. Maalesef hazır aldığınız glütensiz ürünlerin çoğu yüksek miktarda koruyucu ve katkı maddesi içeriyor. Glüten tam buğday tanesindeki toplam protein içeriğinin yüzde 85-90’ını oluşturur. Bir besinden glüten çıkarıldığında hem protein içeriğini azaltmış olursunuz hem de ürüne kıvam da verdiği için glütensiz ürünlerde o kıvamı sağlayabilmek zorlaşır. Bu sebeple kıvam arttırıcı katkı ve koruyucu eklemek maliyeti de kontrol için sık kullanılan bir yöntem maalesef. Öyle ki normal paketli bir bisküvi ‘glütensiz’ yapıldığında normalden daha kalorili, yağlı ve katkı eklenmiş olabilir. 

‘Glütensiz’ adı altında tükettiğiniz ürünlerin şeker ve koruyucu katkı maddesi içerip içermediğini kontrol edin. Glütensiz beslenme biçiminin bir tedavi yöntemi olduğunu unutmayın. Dengeli beslenen ve herhangi bir sağlık problemi olmayan bireylerin, glütensiz beslenmek zorunda olmadığını hatırlatmak istiyorum. Bu sebeple glütensiz ürün tercih edecekseniz lütfen çok iyi etiket okuyun, lif miktarına, şeker ve kullanılan yağa bakın, sağlığınızdan olmayın. Gıda okuryazarlığını önemseyin. 

Bir de bu anlamda sevindirici bir haberi paylaşmak istiyorum. Çölyak Vakfı’nın Ticaret Bakanlığı ile gerçekleştirdiği görüşmeler sonucunda zincir marketlerde, tıbbi beslenme tedavisi gerektiren hastalıklara yönelik gıda ürünü satışı artık zorunlu hâle geldi. Ocak ayında Resmi Gazete’de yayınlanan kararla, artık zincir marketlerde ‘glütensiz ürünleri satmak’ mecburi hâle geldi. 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*