
Keşke gelirimiz de futbolcular için verdiğimiz paralarla orantılı olabilse… Keşke, Süper Lig’in marka değeri, naklen yayın parası ve sair tüm düzenlemeler, Avrupa’daki 5 büyük lig ile eşdeğer olabilse…
Kulüplerin “muhasebecisi” olarak yeni bir misyon üstlendik ya(!), “sana ne” diyenler bile, “Kulüpler bu paraları nasıl ödeyecek?” tasasına düştü. Bir tek bunu dert etmeyen, Türk futbolunun ağa babası!
“Kervan yolda düzülür” diyerek yola çıkanlar ve bir haftada üç kez talimatlarla oynayanların gururlandığı, böbürlendiği tek tip sözleşmenin kullanma aşamasına bakalım mı?
Talimatın ilk halinde aynen şunlar yazıyordu:
“Sözleşmede futbolcuya ödenecek ücret ile varsa;
– İmza parası
– İmaj hakkı bedeli
– Maç başı ücreti
– Prim ödemeleri
– Konut, araç, sağlık sigortası gibi yan haklar
– Sair adlar altında yapılacak tüm ödemeler ve sağlanacak menfaatler açıkça belirtilir.”
Bugün ne yer almaktadır?
“Sözleşmede futbolcuya ödenecek her türlü ücret tipi (her ne nam altında olursa olsun) ve sözleşme imza tarihinde ödeneceği taahhüt edilen ücret tutarları ve yan haklar açıkça belirtilmek zorundadır.”
Açık açık yazan ve tüm kafa karışıklığını ortadan kaldıran ilk talimat neden değişti acaba?
Bildiğim kadarıyla kulüpler, sadece prim ödemelerine itiraz etmiş, “Bizim ne kadar ve ne zaman prim vereceğimiz belli değil ki” demişlerdi.
Neden hepsi tersyüz edildi? O tek tek bildirilenler kimin işine gelmiyordu da, TFF’ye baskı yaptı?
Durun, daha bitmedi.
Yaptırımların caydırıcı olması için ortaya cezalar konmuştu. Kulüp başkanı ile sözleşmede imzası bulunan kişilere, iki yıldan üç yıla kadar hak mahrumiyeti cezası, futbolcuya da üç aydan bir yıla kadar müsabakalardan men cezası verileceği hükmü yer alıyordu.
Ya bugün?
Kulüp yöneticisine 30 günden 120 güne kadar hak mahrumiyeti cezası ve futbolculara ihlalin ağırlığına göre 4 maçtan 12 maça kadar müsabakadan men cezası verileceği duyuruldu.
Neden azaldı acaba?
“Kaçırmak” ile “kaçınmak” arasındaki fark bu olsa gerek… Minareyi çalarken, kılıfı da “usta işi” bir terziye diktirmek…
Peşin peşin kesilemez mi?
Vergi konusu yıllardır kulüplerin ve de Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın kanayan yarası… “Kim ödeyecek?”, “Nasıl ödeyecek?”, “Ne kadar ödeyecek?” gibi sorular senelerdir sakız gibi ağızlarda…
Şimdi Türkiye Futbol Federasyonu, Süper Lig dışındaki tüm kulüplerin futbolcularının vergisini oyuncuların ödemesini istedi. Bu ne demek? Ya futbolcuya, “Bana ne” diyecekler ya da sözleşmesinde parayı brüt olarak gösterecekler.
2. veya 3. lig neyse de, 1. Lig’de yer alan takımların da harcama limiti bulunduğu için, bu konu büyük sıkıntı oluşturacak. Mesela, bir yabancı ile vergisini ödeyeceğine dair anlaşma yaptınız ve brüt olarak sözleşmeye koydunuz. Bu harcama limitinden fazla fazla düşecek. Kulüp olarak bunu verdiniz ama oyuncu, ödemeyi yapmadan çekti gitti. Kulübün kaptırdığı paraya mı yanasınız, heba olan vergiye mi?
Onun yerine bir düzenleme yapılsa, yüzde 20 stopajda olduğu gibi verginin tamamı stopaj olarak tahsil edilse, hem Maliye’nin muhatabı belli olur hem de ödemeden “çekip giden” yabancılardan kurtulunur.
Kim çağırdı, neden gitti?
Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği Başkanı Kahraman Minnet… Türkiye Futbol Federasyonu’nun son yapılan Mali Genel Kurulu’nda, delege bile olamayacakken kürsüye çıktı, konuştu.
Neden diyorum? Dernek başkanının delege olarak kabul edilebilmesi için faal olmaması koşulu var. Derneğin adı üzerinde “Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri”… İşin içinde olanlar bilir; Metin Tokat faal olmadığı gerekçesiyle dernek başkanlığı için aday bile olamamıştı.
Statü çok açık:
“Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği başkanı ile ön eleme müsabakaları hariç UEFA Şampiyonlar Ligi ya da bu lig öncesinde bu statüye denk organizasyonlarda en fazla müsabaka yönetmiş beş delege, (Başkan ve diğer beş delegenin de faal olmaması şarttır.)”
Kim çağırdı, neden gitti?
NOKTA… NOKTA
* Fenerbahçe’de Çetin sülalesinden bir kaleci olmayınca-olmuyor! Ertuğrul Çetin’in Esenler Erok’a kiralanmasının ardından, kuzeni Tarık Çetin sarı-lacivertlilere transfer edildi. Tarık, Çaykur Rize’de bile kaleye geçemedi. Bakalım Kadıköy ona ne getirip ne götürecek? Ama altyapıdan çok oyuncu yetiştiremeyen Fenerbahçe, onunla bir kontenjanını kapatmış olacak.
* Galatasaraylı Mauro Icardi, fiziksel gelişimini hızlandırmak için, evinde kullandığı kriyoterapi cihazını sosyal medyasından paylaştı. Kas yenilenmesini hızlandırmak ve fiziksel rahatsızlıkları hafifletmek için sıfırın altındaki sıcaklıklarda uygulanan yöntem bir yana, Arjantinli forvet aşırı soğuğa dikkat etsin, taraftarla arası iyice soğumasın.
* Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor derken hep gelecekleri konuşuyoruz. Dikkat ediyor musunuz, Türkiye’den transfer listesine giren, takip edilen ya da istenen bir isim var mı? Hani nerede Barış Alper? Nerede Uğurcan için kuyruğa girenler, Yusuf Akçiçek’e milyon euro verenler ya da Semih Kılıçsoy’un peşinde koşanlar?
Bir yanıt bırakın