Mert İnan – İsveç’te Kuran-ı Kerim yakma skandalına tepkiler devam ederken, Maltepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Prof. Dr. Hasan Ünal, İsveç’e ‘Barış ve Uygarlık’ yemeği ile cevap verilebileceğini gündeme taşıdı.
Milliyet’in sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Ünal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Ağır tahrik içeren böyle bir eyleme karşı Türkiye’deki dinlerin temsilcileriyle Külliye’de ‘Barış ve Uygarlık’ yemeği adı altında bir organizasyon düzenleyebilir. Bu yemeğe Türkiye’deki, Rum, Ermeni, Süryani ve özellikle de Yahudi cemaatinin önderleri davet edilerek, inançlara saygı, kardeşlik ve barış mesajları verilebilir” dedi.
Ünal, İsveç’e verilecek tepkiye ilişkin önerisini “Tepkimiz bu ülkenin NATO’ya girmesi meselesinde olmalıdır. Medeni şekilde mutabakat metninin yerine getirilmesini, aksi halde İsveç’in NATO’ya üyeliğini veto edeceğimiz açıkça deklare edilmeli” şeklinde ifade etti. Prof. Dr. Ünal’ın konuya ilişkin sorulara yanıtları şöyle:
İsveç’teki provokatif eylemin ardında aslında Rus istihbarat birimlerinin olduğu, Türkiye’nin İsveç’in NATO’ya girişini veto etmesi için böyle bir komplo kurulduğu iddiaları için neler söylersiniz?
Eğer komplo teorileri ihraç edilebilir ürünler olsa, Türkiye bu alanda çok büyük cari fazla verirdi. Böyle bir komployu ortaya atanlara sormak gerek; Rus istihbarat birimleri, ABD, İsveç ve batılı istihbarat birimlerini aşarak mı bu eylemi organize etti? Yani tüm batı istihbaratı uyudu öyle mi! Bu iddialar rasyonel değil. Kaldı ki Rus istihbarat birimlerinin tüm batılı istihbarat birimlerini atlayarak böylesi bir organizasyon yapması mümkün olamaz. Buna benzer söylemleri ABD seçimlerinde de duymuştuk. Rusların ABD seçimlerine müdahale ettiğini öne sürenler, Biden kazanınca, tersi söylemler geliştirmeye başlamışlardı.
Türkiye’nin sert tepki vereceği bilinen böylesi bir eylem neden gerçekleştirilmiş olabilir?
İsveç’te meydana gelen tahripkâr eylemin iki yanı var. Yeni kurulan İsveç hükümeti göreve başladıktan kısa süre sonra Türkiye’nin talepleri için, ‘yükümlülükleri yerine getireceğiz’ açıklamasında bulunmuştu. Ancak İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, Türkiye’yi ziyaretinden sonra ülkesine dönünce tersi söylemleri gündeme getirdi. Kristersson, ‘tüm yükümlülükleri yerine getiremeyiz, yargı sistemimiz buna izin vermez’ şeklinde açıklamalarda bulundu. Bunun iki nedeni olabilir. Birincisi, İsveç hükümeti ve kamuoyunun, Türkiye’nin NATO üyeliğini onaylamayacağına kanaat getirmiş olmasıdır.
İkinci ihtimal ise İsveç derin devletinin, Türkiye karşıtı olumsuz görüşleri empoze etmesidir. Kur’an yakma eylemlerinin başka Avrupa ülkelerinde de devam etmesi olasılığını göz önünde bulundurmak zorundayız. Bu provokatif eylemlere karşı devlet aklıyla stratejiler geliştirmek birincil hedef olmalıdır.
İsveç’teki tahripkâr eyleme karşı Türkiye’nin yol haritası veya atacağı adımlar neler olmalıdır?
Ağır tahrik içeren eyleme karşı Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’deki dinlerin temsilcileriyle Külliye’de ‘Barış ve Uygarlık’ yemeği adı altında bir organizasyon düzenleyebilir. Bu yemeğe Türkiye’deki, Rum, Ermeni, Süryani ve özellikle de Yahudi cemaatinin önderleri davet edilerek, inançlara saygı, kardeşlik ve barış mesajları verilebilir. Sayın Erdoğan, böyle bir organizasyonda ‘barış ve medeniyet projesi’ vurgusunu öne çıkartarak barışın, birlikte yaşamanın, kutsal kitaplara saygının önemini ifade edebilir. Aynı şekilde dini temsilcilerden de benzer açıklamalar yapılır. Böylelikle tüm batıya cevap verilmiş olur. Türkiye böyle bir girişimle hem öngörülebilir olmaktan uzaklaşır hem de Kuran-ı Kerim’in yakılması eyleminin arkasındaki şayet istihbarat örgütleri varsa, bu örgütler çuvallamış olurlar. İsveç’te karşı vereceğimiz tepkimiz ise bu ülkenin NATO’ya üyelik konusunda olmalıdır. Medeni şekilde mutabakat metninin yerine getirilmesini, aksi halde İsveç’in NATO’ya üyeliğini veto edeceğimiz açıkça deklare edebiliriz. İsveç’e verilecek bu mesaj aynı zamanda diğer NATO üyelerine de gözdağı olacaktır. PKK/PYD’ye destek veren veya Türkiye’yi rahatsız eden askeri yığınak girişiminde bulunacak ülkelere karşı NATO kartımızı kullanacağımız göstermiş oluruz. NATO üyeliğine veto hakkımız teknik olarak kullanılması gereken, Kuran yakılması eyleminden farklı ele alınması gereken bir kozdur.
İsveç’teki eylemin aslında Türkiye’yi NATO’dan uzaklaştırmak isteyen güçlerin planı olduğu iddiasını ortaya atan kesimler de var?
Türkiye’yi NATO’dan atamazlar. Üye bir ülkenin NATO’dan çıkartılmasına ilişkin hüküm bulunmuyor. Türkiye’nin NATO’dan dışlanması konusuna gelince, zaten birçok üye ülke Türkiye aleyhine belli konularda açıkça tavır alıyor. NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip, çok kutuplu dünyada birden fazla bölgede güç yansıtma kabiliyeti olan Türkiye’yi direkt karşısına alacak güçler ne elde edecektir? Türkiye’nin NATO’dan dışlanması inandırıcı olmayan söylemler olsa da özellikle ABD, ülkemize yönelik tehditkâr tutumunu sürdürüyor. İsveç ile yaşanan sorunları Kuran yakma eylemi veya ifade özgürlüğü çerçevesinden çıkartarak stratejik hareket etmemiz çok önemli. Kuran-ı Kerim’in yakılması gibi provokatif bir eyleme, barış, medeniyet yemeği projesiyle karşılık verilmesi mutlaka gözden geçirilmeli. Türkiye’deki ruhani liderlerin özellikle de Yahudi cemaatinin temsilcilerinin batı dünyasında lobi yapmaları da önemli bir hamle olur.”
‘Türkiye’ye yönelik daha fazla yapacakları girişimler olamaz’
*İsveç’in NATO üyeliğinin veto edilmesi durumunda Türkiye’nin batı ile ilişkisinde olası riskler nelerdir? Özellikle ABD tarafından, Türkiye’ye yönelik ambargo veya ekonomik yaptırımlar gündeme gelebilir mi?
ABD ve birtakım ülkeler, Türkiye’ye karşı ellerinden geldiği nispette manipülasyona girişiyorlar. Ancak Türkiye’nin üzerine daha fazla gelinmesi, ekonomik yaptırım veya ambargo gibi yaptırımlar ipleri koparır. Meselenin iki uçlu keskin bıçak olduğu unutulmamalı. Türkiye’nin ekonomik açıdan batıdan yardım talebi veya destek görmesi gibi bir durum yok. Batı dünyası zaten PKK/PYD kartını sürekli oynamaya yelteniyor.
Dolayısıyla Türkiye’ye yönelik daha fazla yapacakları girişimler olamaz. Ulusal çıkarlarımız neyi gerektiriyorsa onu yapacağız. Türkiye’nin Rusya ile dengeli bir siyaset izlemesi, batı ile müttefiklik hukukuna dayalı stratejik ilişkilerini sürdürmesi gerekiyor. İsveç mutabakat metnine sadık kalıp gereğini yaparsa, Türkiye neden NATO üyeliği konusunda veto etsin ki? Türkiye’nin amacı NATO’nun genişlemesini bloke etmek olmadığına göre veto kartı, çok akıllıca ve Kuran yakılması eyleminden bağımsız olarak, PKK/PYD meselesi üzerinden ele alınmalı.
Bir yanıt bırakın