Depremde çıkan molozun korkutucu miktarı: İşte unutulmaması gereken gerçekler

Asbest, silika, cıva ve kurşun, Şubat ayında Türkiye’de 50.000’den fazla insanın ölümüne neden olan büyük depremler sonucunda açığa çıkan binlerce toksin arasında yer alıyor. Çevre sağlığı uzmanlarına göre yıkılan binalardan yayılan devasa toz bulutlarının zehirleri nehirlere, bitkilere, akciğerlere ve organlara taşınıyor ve gelecek yıllarda ciddi sağlık sorunlarına yol açma riski taşıyor.

1999 depreminden 10 kat daha fazla moloz

Depremin geride bıraktığı enkazın hacmi, diğer büyük felaketlerle karşılaştırıldığında bile muazzam bir boyutta. Birleşmiş Milletler felaketin 1999‘daki Gölcük depreminden en az 10 kat daha fazla moloz ürettiğini tahmin ediyor.

Çok sayıda rapor gösteriyor ki bazı bölgelerde insanlar enkaz dağlarını temizlemek için koşuşturdu ve binaların içindekileri gelişigüzel boşalttı. Uzmanlar, toksik kirlenmeden kaynaklanan ‘ikincil bir felaketin’ depremlerden bile daha şiddetli olabileceğini söylüyor. Türkiye Asbest Söküm Uzmanları Derneği Başkanı Mehmet Şeyhmus Ensari, yaptığı açıklamada “İyimser bir tahminle 3 milyon insanın hasta olacağını söyleyebilirim” dedi.

Toksinler insanları hasta edebilir

BM Gıda ve Tarım Örgütü‘ne göre, 1,7 milyon nüfuslu ve Bereketli Hilal olarak bilinen bölgenin bir parçası olan Hatay, tarımsal üretim ve gıda endüstrisi için kritik öneme sahip ve tek başına Türkiye’nin tarımsal Gayri Safi Yurtiçi Hasılasının (GSYH) yüzde 14,5’ini oluşturuyor. Öte yandan 2 Mayıs verilerine göre enkazın yüzde 70’inden fazlası taşınmış ve ildeki yaklaşık 500 ilçeden 82’sinde aktif çalışma sürüyor.

Türk Tabipler Birliği heyetinin başkanı Ali Kanatlı, “Solunum yolu hastalıkları, göz hastalıkları, astım atakları, alerjik reaksiyonlar ve akciğer hastalıkları artacak. Önümüzdeki yıllarda bu sorunlarla karşı karşıya kalacağız.” ifadelerini kullandı.

Depremin maliyeti

Türkiye’ye göre bölgedeki depremlerin maliyeti 103 milyar dolardan fazla, yani Türkiye’nin 2021 GSYH’sinin sekizde biri. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un Mart ayında yaptığı açıklamaya göre, etkilenen bölgelerde 300.000’den fazla bina yıkıldı, yıkılması gerekti veya orta derecede hasar gördü.

Yıkılan binalarla Manhattan adasının yaklaşık yedi katı bina inşa edilebilir

Hemen üstteki görselde her bir blok bir binayı temsil ediyor. Eğer bu 300.000 bina bir araya getirilseydi buna benzer bir şey olacaktı.
Bu, New York’taki Manhattan adasının yaklaşık yedi katı kadar bina demek.

BM Kalkınma Programı (UNDP), yıkım sonucu ortaya çıkan moloz hacminin 100 milyon metreküpü aşacağını, bunun da 2010 yılında Haiti’yi vuran büyük depremin bıraktığı hacmin yaklaşık 10 katı olduğunu söylüyor. Eğer molozların tamamı üst üste yığılırsa, her biri Mısır, Giza’daki Büyük Piramit büyüklüğünde 38 devasa yığına eşdeğer oluyor.

Bakan Yardımcısı Mehmet Emin Birpinar‘ın tweetlerine göre aşağıdaki resim moloz depolama sahalarının nasıl yönetilmesi gerektiğini gösteriyor. Birpınar, depolama sahalarının güvenli bir şekilde yönetildiğini ve gelen atıkların bir envantere kaydedildiğini söyledi. Sahaların yerleri ulaşım kolaylığına göre seçildi ancak sulak alanlara veya koruma altındaki bölgelere, tarıma ve yerleşim alanlarına uzaklık gibi ekolojik faktörler de göz önünde bulunduruldu. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı eski Müsteşarı Profesör Mustafa Öztürk, atıkların uygun şekilde kullanıldığında tekrar hammaddeye dönüştürülerek değerli bir ürün haline getirilebileceğini söyledi.

 

Öztürk ve diğerleri, Antakya’dan çıkarılan molozların çoğunun yakındaki geçici çöplüklerde depolandığını ve bunun da kirlenme endişelerini artırdığını söyledi.

Bu zehirli toksinler nereden kaynaklanıyor?

Tehlikeli maddeler, boyadan borulara kadar bir binanın birçok alanında bulunabilir. İşte bunlardan başlıcaları ve potansiyel olarak bulunabilecekleri yerlere ilişkin örnekler: Floresanlarda bulunan cıva, inşaat malzemelerinde ve yapı maddelerinde bulunan silika ve asbest, birçok ev eşyasında bulunan kurşun.
ABD merkezli Asbest Hastalığı Farkındalık Örgütü’nün kurucularından Linda Reinstein’a göre, enkaz arasında ne kadar zehirli madde olduğunu belirlemek imkansız bir görev olabilir. Asbest nedenli hastalıkların açığa çıkması ise 10 ila 50 yıl arası bir zaman alıyor. Dolayısıyla yerleşim yerlerin dökülen molozlar çevre halkta sağlık sorunlarına neden olabilir. Aynı şekilde enkazın kaldırılmasından sorumlu olan çalışanların da gerekli önlemleri alması veya almaları sağlanmalı.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*