İngiliz ekonomi gazetesi Financial Times’ın Türkiye muhabiri olarak 6 yıl Ankara’da yaşayan gazeteci Laura Pitel, başkentten ayrılırken bir veda yazısı kaleme aldı. Pitel yazısına, şair Yahya Kemal Beyatlı’dan alıntılanan “Ben Ankara’nın en çok İstanbul’a dönüşlerini sevdim” cümlesiyle başladı ve şöyle devam etti: “İstanbullular, Ankara’nın bürokratik bir şehir olduğunu söylüyordu. Ama 7 yıl geçirdiğim Türkiye’den ayrılmaya hazırlanırken en çok Ankara’yı özleyeceğim. Eşimle bir yıl İstanbul’da yaşadıktan sonra 2016’da Ankara’ya taşındık.”
“Kavaklıdere, Ayrancı, 1950’ler ve 1960’lardan kalma Gaziosmanpaşa gibi ‘eski Ankara’ olarak adlandırılan mahallelere hemen âşık oldum. Sakin mahallelerde dolaşırken ‘Ankara pembesi’ dediğim somon rengini görmekten mutluydum. Burada iklim müthiş; kışın soğuk ve sert, yazın sıcak ve kurak. Yılın en güzel zamanıysa leylakların açtığı, teyzelerin bahçelerinde ikindi çayı içtiği mayıs ayıdır. Ankaralı gençlerin bana abla demesi de güzel. 5 milyonluk bu şehrin nüfusu, Türkiye’yi Osmanlı’nın küllerinden kuran Atatürk tarafından 1923’te başkent yapıldığında binlerle ifade ediliyordu. Ankara 99 yılda muazzam genişlemeye rağmen yaşanabilir kalmayı başardı.”
‘Başkentte randevunuza zamanında yetişirsiniz’
Laura Pitel, İstanbul’da kalabalık ve trafikten zamanında yetişilemeyen randevulara Ankara’da tam vaktinde gittiğini de anlatıyor Financial Times’taki yazısında: “Başkentte taksi de kolay buluyorsunuz. İstanbul 16 milyonluk nüfusu ve dayanılmaz trafiğiyle giderek yaşanmaz hale geldi. İstanbul iş, turizm ve eğlence şehri. Ama Ankara’ya dönmek her zaman sevinçti. Bırakın İstanbullular, başkenti ziyaret ettikten sonra megakentlerine dönüşün tadını çıkarsın! Biz Ankaralılar kendimize ait bir yerimiz olduğu için mutluyuz. Ancak Ankara’da mimari olarak düşüncesiz gelişme de yaygın. 1937’de inşa edilen zarif Art Deco tren istasyonu, yüksek hızlı tren istasyonunun gölgesinde kaldı. AVM’lerin sıralandığı Eskişehir Yolu’nda estetik değer bulmak da imkansız.”
‘Bireyci Batı için aydınlatıcı’
Laura Pitel, Ankara’da yaşarken geleneksel Türk toplumunu da tanımış: “Türk toplumunun kolektivizmi ve beraberinde gelen dayanışma, benim gibi bireyci Batı’da büyümüş biri için ufuk açıcı. Geçen yıl kızımız doğduktan sonra Ankaralılarla bağlantılarımız derinleşti, sayesinde yeni arkadaş ağları kurduk. Ayrıca Ankara’nın en iyi esnaf lokantalarının haritasını çıkardım. Hafta sonları zeytin, salatalık, peynir ve menemenden oluşan Türk kahvaltısı, uygulanması gereken bir kural gibi. Pazar günü etkinliğimiz Ankara Kalesi yakınında bir kafeye yürümek, antika dükkânlarına göz atmak, sanat galerisi Cermodern’e uğramaktır. Afitap meyhanede Türk mezeleriyle geçirdiğim saatler de güzeldi.”
Bir yanıt bırakın