ABD ve batılı dostlarının karşı uyarılarına, son Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararına, Dünya kamuoyunda destek erozyonuna rağmen İsrail’in Gazze’ye ölümcül saldırılarını sürdürmesinde bir -başat- neden de “amalek” mi?
Netanyahu’nun koltuğunu koruma kaygısı bunun için aşırı sağcı ve dinci partilerle olan “amok koşusu” talihsiz omuzdaşlığı elbette bir siyaset gerçeği. Ama yetmez…
Bu “sonu alacakaranlık” kader birliğinin bir teoriye, kitleleri derinliğine etkileyecek bir inanışa dayanması gerek. İşte “amalek” bunun “kutsal kilit” kelimesi. Tevrat’ta
şu satırlar yer alır:
Mısır’dan çıkışı sırasında amalek’in, yolda sana neler yaptığını hatırla! Yolda ansızın karşına çıkmış, sen bitkin ve yorgun bir haldeyken senin gerinde kalan güçsüzleri öldürmüş; Tanrı’dan korkmamıştı. Size vereceği ülkede Tanrınız sizi çevrenizdeki bütün düşmanlardan kurtarıp rahata kavuşturunca, amalek’in zikrini göklerin altından sileceksiniz.
Bunu sakın unutma.
Şimdi git, amalek’e saldır! Onlara ait her şeyi tümüyle yok et. Kadın, erkek, çoluk çocuk, öküz, koyun,
deve, eşek, hepsini öldür!
O tarihten bu yana “amalek” İsrail’e tehdit oluşturan bütün devletten, kavimler, milletler için kullanılan genel bir etikettir. 7 Ekim barbarca saldırıdan sonra güncel “amalek” ise “Hamas…”
Amalik’lerle İsrailoğulları’nın savaşı bugünlere uzanan travma.
MISIR’DAN ÇIKIŞ
Netflix’te bir dizi… Adı “Musa…”
Özetle… Kıtlık nedeniyle Kudüs ve yöresinden göçen İbrani halkı Mısır’a gelir.
Mısır onları ucuz iş gücü olarak kabullenir. Ancak zamanla İbraniler köleye dönüşürler. Firavunlar yönetimindeki Mısır’ın bolluğu ve inşası için boğaz tokluğuna kırbaç altında, çok kötü şartlarda çalıştırılırlar. Bu durum
400 yıl sürer.
Firavunlardan birine falcıları “yeni doğan bir erkek çocuğun onu tahtından edeceğini” kehanetinde
bulunurlar. Firavun derhal “yeni doğmuş bütün erkek çocukların öldürülmelerini” emreder. Musa da yeni doğmuş bir İbrani bebeğidir. Annesi onu bir sepete koyar, Nil’in sularına bırakır.
Ölü doğum yapmış olan Firavun’un kız kardeşi Musa’yı, Nil kıyısında bulur ve kendi bebeğiymiş gibi Saray’a götürür.
Musa sarayda prens eğitimi ve görgüsüyle büyür. Genç ve yakışıklıdır.
Kendisinin gerçekten Mısır prensi olduğunu sanmaktadır.
Ancak…
Bir gün Mısırlı bir subayın İbrani köleyi gaddarca kırbaçladığını görür, duygulanır, onu öldürür. Ve kaçar.
Sina dağın eteklerinde çobanlık yapar.
Tanrı ona görünür. “Git İbrani halkını Firavun’un elinden kurtar bereketli Kenan topraklarına geri götür” der.
Çok zorluklar ve eziyetlerden sonra Musa, Firavun’u “mucizeleriyle” perişan eder ve onun kerhen izniyle İbrani halkını arkasına alır Firavun’dan uzaklaştırır.
Fakat…
Firavun pişman olmuştur. Onları takip etmiştir. Kızıldeniz’e geldiklerinde İbrani halkı, deniz ve Firavun güçleri arasında sıkışmış durumdadır. Tanrı “Asa’nı deniz uzat” buyurur. Denileni yapar.
Kızıldeniz yarılır, önünde iki tarafında yükselen denizin ortasında bir yol açılır.
Musa ve ardındaki on binlerce İbrani halkı Kızıldeniz’i geçip karaya ulaştıklarında, Firavun da atlılarıyla birlikte
o yoldan hızla gelmektedir.
Musa gene asayı denize uzatır ve bir anda iki tarafta yükselen deniz Firavunve adamlarının üzerine çöker.
Hepsi yok olur.
Musa mucizeleriyle Firavun’u etkiledi ve İbrani halkının göç iznini aldı.
Kızıldeniz’in yarılması…
Ortodoks Yahudileri Harediler.
AMALEK TRAVMASI
“Amalek”ler işte bu mucize kurtuluştan sonra Musa ve ardındaki İbrani halkına saldırır. “Amalek”ler yenilir ama İsrailoğulları’nda tarih boyunca unutamayacakları bir travma yaratmış olurlar. Mısır, Suriye, Irak, İsrail için “amalek’ti.”
Özellikle Mısır artık değil.
İran, Hizbullah hala amalek.
7 Ekim’den bu yana öncelikli “amalek” Hamas… Elbette İsrail’de çağdaş düşünen, “bir Filistin devleti kurulmasını” çözüm olarak düşünen, geniş görüşlü çok sayıda aydın var. Orduda, yasamada, yargı ve yürütmede de ağırlık koyuyorlar.
Ama…
Çoğu batı demokrasilerinde kuvvetlenen “dine dayalı milliyetçilik damarı” İsrail’de de etkili. Siyasete rota çizebiliyor.
İsrail, askerlerini Hamas çatışmalarında yitirirken sayısını arttırmak sorunuyla karşı karşıya. Ve burada da gene “kadim ve aşırı dini bir engele” takılmakta. Şöyle ki…
“Ortodoks Yahudiler” denebilecek o “şakaklarında saç lüleleri, uzun sakalları, siyah şapkaları ve siyah giysileriyle” bildiğimiz
“Haredi Yahudileri” savaşmayı kesinlikle reddediyorlar. Nüfus içinde payları yüzde 13.
Ancak…
“Ultra Ortodoks” diye de anılan bu kesim, Tevrat kurslarında (Yeşiva) eğitim almaları nedeniyle askerlikten muaftırlar.
Gerçi yüksek mahkeme bu durumu iptal etti ve yeni bir yasal düzenleme gerekiyor ama “hapse de atılsalar, askerlik yapmamaya” kararlılar.
Gerçi sadece kendilerine ait bir “Netzah Yehuda taburu” var ama tamamen sembolik ve “savaş görevi” yok.
Diğer İsrail gençleri kendilerinin ülkeyi savunmaları, gereğinde ölmelerine karşın Haredi’lerin sadece Tevrat okuyarak devletten üste para almalarını içlerine sindiremiyor. Bunu adil
bulmuyor.
İsrail ile ana muhalefet lideri Yair Lapid dün yaptığı açıklamada “ordunun sınırlarına ulaştığını, ultra Ortodoksların da orduya katılmamaları halinde birden fazla cephede savaşmanın sürdürülemeyeceğini” söyledi.
Ancak en büyük sorun şu ki:
“Haredi’ler İsrail devletini meşru bulmuyor. Asıl İsrail devletinin Mesihgeldikten sonra kurulacağını, büyüyeceğini, bütün coğrafyaya yayılacağını ve kötülere karşı İsrail’in Armageddon savaşını kazanacağına inanıyorlar. Sadece “Mesih’in kuracağı o İsrail devletinin ordusunda asker oluruz” diyorlar.
……………………….
İşin en üzücü tarafı ise bütün bu binlerce yıl ötesinden gelen inanışlar nedeniyle hem İsrail gençlerinin hem de gene anlaşılmaz din yorumlarıyla Hamas’ın yüzünden Müslüman kanları da akmakta.
Bir yanıt bırakın