Gözümüz kulağımız tiyatroda

Seray Şahinler – Müzede tiyatro deneyimini sunan “Müzede Sahne”, yarın başlıyor. Sabancı Vakfı’nın desteğiyle düzenlenen Gösteri Sanatları Günleri, Ayşe Draz’ın sanat yönetmenliğinde 25 Ağustos’a kadar “Gözler Duyar Kulaklar Görür” temasıyla düzenlenecek. Draz ile ‘Müzede Sahne’yi konuştuk…

– Müzede Sahne’de bu yıl nasıl bir seçki hazırladınız?

Tiyatronun sadece görsel değil başta işitsel boyutu olmak üzere birçok duyuya hitap eden yönünün altını çizmek istedim. Her senenin programını bir önceki senenin deneyimi üzerine inşa edip yeni bir katman eklemeye çalıştığım için geçen sene programa dahil ettiğimiz Oğuz Öner’in ses manzarası atölyesi ve “iyi ki yeniden sahnemizde misafir ettik” dediğimiz, çok yakın zamanda kaybettiğimiz değerli sanatçımız Genco Erkal’ın müzikli gösterisi “Yaşamaya Dair” oyunları bana temayı oluştururken ilham oldular.

– “Gözler Duyar Kulaklar Görür” teması ne söyleyecek izleyiciye?

Bu tema hem tiyatronun çeşitli duyulara hitap eden ve farklı disiplinleri içeren sanatsal bir deneyim sunduğunu hatırlatıyor hem de gösteri sanatlarında farklı duyusal deneyimlerin birbirine tercüme edilmesine odaklanıyor. Gösteri sanatları alanında temeli kuvvetli ve katmanları göz önünde bulundurularak dokunmuş eserlerin, gösteriyi gözleriyle izlerken seyircisinin zihninde bir müziğe dönüşebildiğini veya kulaklarıyla dinlerken duyduklarının zihinde farklı imgelere dönüşebildiğini düşünüyorum.

– Temayla seçilen oyunlar nasıl birbirini tamamlayacak?

Seçkideki bütün oyunlar ve etkinlikler hem bir şekilde ana tema ile ilişkileniyorlar hem de gün bazında kendi içlerinde bir bütünü tamamlamalarına dikkat ettik. “Ama” ve “Bana Kimse Ne Olduğunu Anlatmadı” oyunlarının her ikisi de ‘sanat meselesini’ ve bireylerin sanat ile kurdukları ilişkiler üzerinden modern hayatı sorguluyor. Yetişkinlerin yanı sıra bebekler ve çocuklar için de geniş bir atölye ve gösteri yelpazesi sunduğumuz cumartesi gününün programını ise bir babanın hafıza ve kimliğinin demans nedeniyle erozyona uğramasının baba-kız ilişkisi üzerinde nasıl yıkıcı etkileri olduğunu ve de sevgi, sadakat, suçluluk gibi karmaşık duyguları ele alan “Baba” oyunu ile sonlandırıyoruz.

Hafızayı hatırlamak

– Festivalin duyurusunda hafıza ve hafızanın zamansal yolculuğu ifadesi dikkatimi çekti…

Bu ifade Florian Zeller’in “Baba-Anne-Oğul” üçlemesinden sinemaya da uyarlanan ve çok ses getiren oyunu, başrollerini performanslarıyla kendilerine hayran bırakan Şerif Erol ve Zeynep Dinsel’in paylaştığı, yönetmenliğini ise Tamer Can Erkan’ın gerçekleştirdiği, cumartesi akşamı sahnelenecek “Baba” oyununa referans veriyor. Oyun yaşlı bir adamın demansla mücadelesini anlatırken bellek kaybının yarattığı kimlik bunalımı, gerçeklik algısının parçalanması ve insanın yaşlanma sürecindeki yalnızlık temalarını derinlemesine işliyor. Sanat ve elbette bunun içinde de tiyatro her zaman hafıza ile ilgili; aktardığı hikâyeler hem geçmişin hafızasını hem geleceğin olasılıklarını, ürettiği biçimler ise hem geçmişin izlerini hem geleceğin zeminini içeriyor… Hem sanatla uğraşmak ister yaratıcı ister alımlayıcı olalım, zihnimizi ve duyularımızı aktif tutarak bizleri demansa karşı koruyabilir.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*