Dershaneler eğitim sistemimizin olmazsa olmazları haline geldi
Peki ama neden?
Öğrenciler, veliler, eğitim sektörü, dershane konusunda neden bu kadar ısrarcı?
Sistemin paydaşları içerisinde tek kazanan dershaneler gibi görünse de özellikle küçük ölçekli olanlarına bir dokunun bin ah işitin.
Bari onu doğru yapıyor olabilseydik.
İşte sonu olmayan bu sistemin geldiği son nokta:
“Perişanız”
“Ben M. şehrinde küçük bir kurs sahibiyim. Burayı açarken hem vergimi ödeyeyim hem insan istihdam edeyim kaçak olmayayım diye düşündüm.
Biz zincir okullar ve büyük okullar gibi değiliz. Bakanlığın ‘şamaroğlanlarıyız’.
Biz özel kurslar yılda 1 defa denetleniriz, devlet kurumları 3 yılda bir denetlenir.
Tüm öğrenci kayıtlarımız MEBBİS ve e-özel’de kayıtlıdır.
Benim diğer devlet kurumlarında denetleme yapan arkadaşlarım var, büyük cezalar yazabilecek yetkilere sahipler.
Onlara ‘Siz nasıl denetleme yapıp ceza yazıyorsunuz?’ diye sordum.
‘Biz önce eksikleri belirler, kurum ve çalışanlar zarar görmesinler diye uyarır, önerilerde bulunur, eksikliklerin tamamlanması için süre verir tekrar denetlemeye gideriz’ dediler.
Kısaca liderlik yapıp yol gösterici oluyorlar. Milli Eğitim’de böyle mi?
Verdiği cezayla övünen değil, yol gösterici müfettiş istiyoruz. Kaçakçı değil, eğitimciyiz…
Biz öğretmeniz
Bir süredir kentimizde eşi benzeri görülmemiş kurum kıyımı yapılıyor. İki üç dersliği olan küçük kurumlar acımasızca denetlenip ceza yağdırılıyor.
Daha da kötüsü denetime gelen müfettişlerin tarzları ve tavırları. Sanırsınız ki elektronik sigara, uyuşturucu madde satıyoruz.
Biz öğretmeniz Abbas Bey, eğitim veririz.
Gelenlerin yöneticilere, öğretmen ve öğrencilere yapılan görüşme şekli ve tarzı saygısızca, seviyesizce. Bakanlığa buradan sesleniyorum ‘Lütfen denetim yapan bu insanları bir denetleyin, Allah rızası için teknik yöntem ve üsluplarını denetleyin, gelin bizlere, öğrencilere sorun! İnanın şehrimizdeki narkotik şube bu kadar sert ve çok baskın yapmıyordur. Küçük çocukları sınıflara alıp yanlarında velileri ve rehberlik öğretmenleri olmadan ifadelerini alıyorlar.
Abbas Bey bizler çok yorulduk, bizim gibi birçok kurum merdiven altına girecek.
Bunun sebebi de bizzat Milli Eğitim. MEB bizleri istemiyorsa müfredatı değil, eğitim sistemini düzeltsin. İşte o zaman ihtiyaç olmayacağı için kimse zaten bize gelmez.
Milli Eğitim işini iyi yapamadığı için bir ihtiyaç oluşuyor, biz de bu nedenle öğrencilere destek veriyoruz.
Bakan çocuklarından tutun da en alt kademeye kadar herkes destek alıyor. Bize kimse bizim zorumuzla başvuru yapmaz, çocuklarının eğitiminde eksiklik gördüğü için gelir, memnun kalmazsa onları bağlayan bir durum yoktur; başka bir kurum bulur, gider. (Dikkat edin evde çalışır, demiyorum. Başka bir kuruma gider diyorum.)
Abbas Bey kentimizde birçok kurumda öğretmen maaşları asgari ücretin bir tık üstünde.
Zincir marketlerde çalışan personel özel okul öğretmenlerinden çok kazanıyor. (Aman yanlış anlaşılmasın, küçük gördüğümden değil, herkesin mesleğine saygımız çok büyük.)
20 yıllık öğretmen asgari ücreti kabul etmediği, gururuna yediremediği için ‘Hocam SGK mı öde, sende derse gireyim” diyor.
Öğretmenlerin düştüğü durum bu. Küçük kurumlar daha vahim. 5 personel çalıştırsanız ödeyeceğiniz SGK 30.000 TL’den daha fazla. 2 – 3 dersliği olan küçük kurumlar kaç öğrenci bulup hem SGK hem MAAŞ hem de giderleri karşılasın?
Son olarak Abbas Bey, M. İl Milli Eğitim Müdürlüğü, ders almak isteyen öğrenci, ders vermesi istenen öğretmen ve küçük kurumlarla değil çocukların içine düştüğü ‘sigara, elektronik sigara, hap ve özellikle de dijital kumar’ ile ilgilenmeli.
Ders veren öğretmenden, ders veren kurumdan, ders almak isteyen öğrenciden bu vatana, millete zarar gelmez.
Lütfen sesimiz olun…”
Özetin özeti: Haksızlar mı?..
Bir yanıt bırakın