
Müjde Işıl – Neredeyse her hafta bir ya da birden fazla yerli cin filmi giriyor vizyona. Birçok alt türe sahip korku sinemasının ülkemizde sadece cinlere takılıp kalması, içinden çıkamadığımız bir kısır döngüye dönüştü. Neyse ki nadir de olsa farklı bakışlar nefes aldırıyor sinemamıza. Orçun Behram’ın yazıp yönettiği zombi filmi “Cenaze” de o nadir yapımlardan. Cenaze arabası şoförü olan Cemal’in zombiye dönüşmüş Zeynep ile yolculuğunu anlatan yapım MUBI’de izlenebiliyor. Filmin detaylarını Behram ile konuştuk.
■ İlk filminiz “Bina” da yeni filminiz “Cenaze” de yerli korku sinemamızda örneğine az rastladığımız yapımlar. Yönetmenlikteki hedefiniz fark yaratmak mı?
Öncelikli hedefim bir fark yaratmak değil belki ama kendi sinema zevkime sadık kalmak. Çektiğim filmler ülkemizde görece ayrıksı da kalsa, aslında son dönem kendiliğinden gelişen bir sinema akımının da parçası. Özellikle son 20 senede gelişen ve kendi içinde de çatallanan bir korku sanat sineması ortaya çıktı. Ben de kendimi buraya yakın hissediyorum.

■ Yerli korku filmlerinin cin temasına sıkışıp kalmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Ana akım korku sinemasının bu temalar üzerinden işleniyor olması beklendik bir durum diye düşünüyorum. Korku duygusunu ortaya çıkarmak için toplumun kabullendiği mitler ve dini ögeler çok güçlü bir referans noktası ve etkinliği kanıtlanmış bir sistem. Bu filmlerin izleniyor ve seviliyor olması, sadık bir korku seyirci kitlesinin oluşması, sektör için sağlıklı bir durum diye düşünüyorum.
■ “Cenaze”, son dönem İskandinav sinemasından esintiler taşıyor. Referanslarınız nelerdi ve filmin ortaya çıkış süreci nasıl gelişti?
Film, şans eseri şehirlerarası cenaze nakil işlemlerinin nasıl olduğunu öğrenmemle ortaya çıktı. Bir cenaze ile uzun bir yolculuğa çıkmanın korku sinemasına uygun, garip bir şiirselliği olduğunu düşündüm. Ve filmin senaryosunu kaleme almaya başladım. Doku olarak İskandinav sinemasına yakınlık kurmakla beraber “Cenaze”, “Canavar” ve insan aşkını anlatan alt tür evreninde yer alıyor. Yola çıkarken doğrudan bir referansım yoktu ama dönüp baktığımda, etkilendiğim birçok filmle ortaklık kurduğunu görebiliyorum.
■ Ahmet Rıfat Şungar ile Cansu Türedi, karakterlerini başarıyla taşımış. Oyuncu-karakter eşleştirmesinde öncelikleriniz nelerdi?
Sanıyorum oyuncuların projeyi benimsemeleri en önemli öncelik. Bu hem iletişimi çok rahatlatıyor hem de ortak bir ideal kurup ilerlemenizi sağlıyor. Bu konuda kendimi oldukça şanslı hissediyorum. Oldukça zor şartlarda çekilen bir filmdi “Cenaze”. Soğuk, yollar, zamansızlık daimi engellerimizdi. Başta Ahmet Rıfat Şungar ve Cansu Türedi olmak üzere bütün oyuncular zor şartlarda büyük bir özveri ile filme kendilerini verdiler.

‘Özellikle belirsiz bıraktım’
■ Filmin başında Zeynep’in namus cinayetine kurban gittiği iması yapılıyor ama sonra farklı bir rotada ilerliyor hikâye. Asıl sorun, kadının kurban olarak kodlanması mıydı?
Zeynep’in ölümünü özellikle biraz belirsiz bıraktım. Çünkü mesele sadece bir namus cinayeti değil, daha geniş bir yapının sonucu. Zeynep, feodal bir düzenin kurbanı. Bu düzenin farklı tezahürlerini Türkiye’nin her yerinde farklı biçimlerde görebiliyoruz. O yüzden hikâyeyi tek bir olaya indirgemek yerine daha genel bir toplumsal eleştiride bırakmayı tercih ettim.
Bir yanıt bırakın