Türkiye’nin İsrail’e uyguladığı ticari yaptırımlar, İsrail’in inşaat ve emlak sektörlerinde ciddi sorunlara yol açtı.
İsrail inşaat sektörü yaptırımlar altında krizle karşı karşıya
İsrail medyasına yansıyan e göre, bu yaptırımlar sebebiyle birçok İsrailli inşaat şirketi krizle karşı karşıya kaldı.
Sektör temsilcileri, hükümetten acil müdahale talep ederek durumun hem konut piyasasını hem de temel altyapı projelerini olumsuz etkileyeceği konusunda uyarılarda bulundu.
Türkiye’den yapılan ithalatın ve ihracatın durdurulması, özellikle demir ve yalıtım malzemeleri başta olmak üzere, inşaat malzemelerinin fiyatlarında artışa neden oldu.
İsrailli tüccarlar, fiyat artışlarının devam edeceğini ve bu durumun sektör üzerindeki baskıyı daha da artıracağını belirtiyorlar.
Ha’aretz İnşaatçılar Birliği Başkanı Raul Sargo:
“Devletin diğer ülkelerden ithalatı teşvik etmemesi ve inşaat ürünleri ithalatçılarının işini kolaylaştırmaması halinde daire fiyatları ilerleyen dönemlerde artacak. İsrailli ithalatçıların şu anda çimento, mermer, sıhhi tesisat ve daha fazlasını ithal ettiği Türkiye’nin bağımlı olmamız gereken bir ülke olmadığını anlamamızın zamanının geldi. Filistinli işçilere de güvenmemeliyiz. Sonuçta biz de Çin’e bağımlıyız ve sorun yaşıyoruz. Bu nedenle devletin üretimi teşvik etmesi, ithalatçılara teşvikler vererek ithalatın yeni ülkelere yayılmasını desteklemesi ve hepsinden önemlisi Çin’e dönmesi gerekiyor.”
Üreticiler Konfederasyonu İnşaat ve Tüketim Sendikası Başkanı Eli Cohen:
“Yıllardır Türkiye’den mantıksız ve haksız şişirilmiş fiyatlarla pek çok inşaat ürünü ithalatı için haykırıyoruz. Bunlar çimento, demir, cam, mermer ve daha fazlası. İsrail sanayisindeki fabrikaları ortadan kaldıran, stratejik bağımlılık oluşturan ithalatlar bunlar.”
Tel Aviv ve Merkez Bölge Müteahhitler ve İnşaatçılar Birliği Başkanı Amit Gottlieb:
“İnşaat sektörü 7 Ekim’den beri krizde ve bu kriz daha da kötüleşebilir. Birçok şehirde Hamas’ın sürpriz saldırısının ardından fabrikalar kapatıldı ve 7 aya ek olarak, Filistinli işçilerin yasağını takiben yaklaşık 80 bin inşaat işçisinin sıkıntısı var. Kayıp işçilerin yerine yabancı inşaat işçilerinin getirileceği projesi meyve vermedi. Şu ana kadar İsrail’e yalnızca 3 bin yabancı işçi girdi. Henüz geri dönmeyen yabancı işçiler de hesaba katılırsa bu hiçbir şey. Gerçekten çok zor durumdayız ve elbette 7 Ekim’den önce başlayan ve aylarca süren bir faiz krizinden de acı çekiyoruz. Şimdi de Türkiye krizi geldi. Umarım devlet ve inşaat sektörü bu durumla nasıl başa çıkacağını ve başka alternatifler bulmayı bilir. Burada fabrikalar vardı. Örneğin; mümkün olan en üst düzeyde seramik üretmesini bilen bir fabrika devletin gerekli teşvikleri vermediği için kapatıldı. Ve şimdi, bir kriz içindeyken Çin’e, Türkiye’ye ve İsrail’e ithalatı yarın durdurabilecek diğer ülkelere daha fazla bağımlıyız ve çok büyük bir sorunla karşı karşıyayız. İsrail’e sempati duyan ve Yahudi aleyhtarı bir lidere bel bağlamayan, mümkün olduğu kadar çok ülkeye ulaşmalıyız.
Devlet, yıllardır bize sempati duymayan ve alternatif bulmak için hiçbir şey yapmayan bir ülkeyle ticarete güvenmeyi tercih etti. Bu kez sadece konut sektörüne değil, altyapıya da zarar veriyor. Demiryolu çalışmaları, kamu kurumları, köprüler ve benzeri inşaatlar daha pahalı hale gelecek, hatta bir süreliğine duracak. Bunun bedelini de halk ödeyecek. Bazı inşaat firmaları fiyat artışlarıyla nasıl başa çıkacak anlamıyorum. Burada inşaat şirketlerinin çöküşünü göreceğimizi tahmin ediyorum.”
Bir şirketin CEO’su Avukat Yaakov Etrakchi:
“Sektördeki krizin boyutlarını belirlemek için henüz çok erken. Durum böyle devam ederse ve başka ülkeler bu işe bulaşırsa o zaman olan olur.”
Bir yanıt bırakın